Avrupa Konseyi binasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitap eden Başbakan Erdoğan, azınlık hakları ile ilgili soru üzerine "Sizi Türkiye'ye davet etmek isterim. Sanırım Türkiye'ye de çok 'Fransız' kalmışsınız" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Konseyi binasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitap etti.

• ''Fransa'dan uyarladığımız laiklik, Türkiye'de on yıllar boyunca tartışılmış, yanlış uygulamalar nedeniyle özgürlükler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmış, adeta demokratikleşme karşısında bir duvar olacak şekilde yorumlanmıştır.''
• ''Uzun bir sürecin ardından Türkiye, özellikle de bizim iktidarımız döneminde, tüm bu tartışmaları geride bırakarak, islam-laiklik-demokrasi gibi kavramların pekala bir arada varlığını sürdürebileceğini, somut uygulamalarla tüm dünyaya ispat etmiştir.''
• ''Bugün, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan yükselen özgürlük ve hak taleplerine, Avrupa kulak tıkayamaz. Demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, sadece bir kesimin layık olduğunu iddia etmek, demokrasiyi kimi toplumlar için 'henüz erken' görmek, en az ırkçılık kadar tehlikelidir.''
• ''8 yıl öncesine kadar, demokrasi dışı odaklardan, özellikle çetelerden ve mafyadan talimat alarak manşet atan, yazı yazan bazı basın-yayın organları, bugün tamamen özgür ve serbest biçimde yayınlarını sürdürmektedir.''
• ''Bazı tutuklama ve gözaltıların, Avrupa'da basın özgürlüğüne müdahale olarak algılandığını biliyoruz ama Avrupa'da, darbelere çanak tutan, darbeleri teşvik eden gazete ve gazetecilerin olmadığını da hatırlatmak isterim.'' "SİZ TÜRKİYE'YE DE FRANSIZSINIZ"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisine dini azınlıkların korunması konusunda soru yönelten Fransız parlamentere, "Arkadaşımız Fransız mı? Ama Türkiye'ye de Fransız. Bizde böyle güzel bir söz var" dedi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Komisyonu Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitap etti ve parlamenterlerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı. Türkiye'nin Akdeniz'de ve Filistin'de oynaması gereken önemli rolün ne olduğuna ilişkin soruyu Başbakan Erdoğan, şöyle yanıtladı:''Akdeniz Havzası'nda önemli bir potansiyele sahip, tarihi ve kültürel birliği olan ülkeler sebebiyle, burada dayanışma içerisinde olacağımız birinci derecede tabii ki Avrupa Konseyi Üyesi ülkelerle... İkinci derecede konsey üyesi olmayıp, değişik uluslararası kuruluşlarda birlikte olduğumuz ülkelerle, burada barışın bu havzaya egemen, hakim olaması için birlikte çalışmalar yapabiliriz. Nitekim bu son Kuzey Afrika olayları, gerek Ortadoğu olaylarında önce bu sorunların çözümünde birinci derecede buradaki komşu ülkelerin devreye girmek suretiyle, bu sıkıntıları aşmada aktif rol almaları gerekirdi. Bu uzun yıllardır yapılamadı, başarılamadı. Şimdi ise birinci derecede örneğin bir Libya'da BM'nin 1970 ve 1973 Sayılı kararıyla atılan adımı bu bölgenin ülkeleri birinci derecede aktif rol oynayarak üstlendiler. Bakınız bizim teklifimiz şu oldu; NATO burada görev üstlenmeli, bunun yanına Afrika Birliğini, Arap Ligini, İslam Konferansı Örgütü'nü, hatta Körfez İşbirliği Konseyi'ni almalıyız. Burayı bir Afganistan gibi veyahut da bir Irak gibi çözüm yoluna asla taşımamalıyız. Şu anda bu anlayışla biz Libya sorununa yönelik görevi üstlendik ve bu görev bilinciyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. NATO'nun bize verdiği görevler malumunuzdur. İnsani yardım konusunda bunun dağıtımını üstlenmiş durumdayız. Hava sahasının kontrolü noktasında görevimiz var. Aynı zamanda silah ambargosunu destekleme noktasındaki görevimiz yine Akdeniz'de özellikle devam ediyor. Burada da görev alanlarımız belli. Bu görev bilinciyle dayanışma içerisinde tüm Akdeniz ülkeleri olarak bir defa barışı hakim kılalım ki geleceği de barış üzerine tesis edelim diye düşünüyorum. Bundan sonrası de zaten ekonomidir, buradaki dayanışmamız da büyük ölçekte devam ediyor burada da herhangi bir sıkıntımız yok.Filistin'deki rol de yine aynı. Bölge ülkeleri olarak yine aynı şeyleri söylüyorum. Filistin de burada bölge ülkesidir. Aynı şekilde de bu ülkelerin rol almasını önemsiyorum. Türkiye olarak durumdan vazife çıkarmak gibi bir anlayışımız yok. Bize ancak burada 'Siz de rol alın' dendiği zaman biz oralarda bugüne kadar rol aldık. Şu anda yine bu şekilde bir sürecin içerisindeyiz, bundan sonra da yine aynı şekilde bu sürecin içerisinde rol almaya devam edeceğiz, devam ederiz.''''DARBECİLERLE OLAN İLİŞKİLERİ SEBEBİYLE''''Basın, ifade özgürlüğünden bahsettiniz, acaba yargıdaki bazı kurumlar ifade özgürlüğünü kısıtlama amaçlı kullanılıyor mu? Orhan Pamuk'un devlete karşı hiç bir eylemi olmamıştır. Aynı durumda olan başkaları da var ama onlar bugün cezalandırılıyorlar ve ifade özgürlüğü sınırlandırılıyor'' şeklindeki sözler üzerine Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:''Pamuk'un kitabıyla alakalı olan... Tabii bir suç duyurusunda bulunulmuştur. Yargıya bir suç duyurusunda bulunulduğunda yargı bu suç duyurusunu değerlendirmek durumundadır. Değerlendirilmiştir ve iş olumlu bir şekilde de sonuçlanmış bitmiştir. Diğerlerine gelince, değerleriyle ilgili süreç, konuşmamda da ifade ettiğim gibi dikkat edilirse yazılarından, düşüncelerinden dolayı değil, çeşitli suç örgütleriyle terör örgütleriyle olan ilişkileri ve darbecilerle olan ilişkileri sebebiyle bir yargı süreci söz konusudur. Bunlar yargı tarafından belgelendiği için yürütmeye böyle bir görev verilmiştir ve yürütmenin bu noktada biliyorsunuz herhangi bir adım atması söz konusu değildir. Yargı, bağımsızlığına dayalı olarak kalkıp yürütmeden bu talepte bulunmuştur. Böyle bir görevi yüklemiştir ve bunun gereği yapılmıştır. Şu anda ise tutukluk süreci içerisinde daha değişik belgelerin, bilgilerin ortaya çıktığını biz tabii ancak yargının zaman zaman yapığı açıklamalarda duyuyoruz. Yine medyaya yansıyan bazı bilgileri almak suretiyle öğreniyoruz. Temenni ediyorum ki bu tür şeyler çıkmasın bir an önce bunlar da neticelensin ancak şunu söyleyebilirim; uzun süreli tutukluluk noktasında da rahatsızlığımız vardır. Bunlar ne kadar süratle neticelendirilirse bizlerde o kadar mutlu oluruz, memnun oluruz.''

