24 Ağustos 1516 tarihinde, Yavuz Sultan Selim öncülüğündeki Osmanlı Devleti ile Kansu Gavri öncülüğündeki Memlük Devleti arasında, Halep’in kuzeyinde, Mercidabık Ovası’nda gerçekleşen harp, Osmanlı Devleti’nin kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Bu savaşın sonucunda Suriye, Filistin ve Lübnan bölgeleri Osmanlı’nın hâkimiyeti altına alınmış ve Halifelik makamı Memlük Devleti’nden Osmanlı Devleti’ne geçmiştir. Mercidabık savaşının kazanılması ile Osmanlı İmparatorluğu, Arap coğrafyasına koridor açmıştır. Bu koridor sayesinde Yavuz Sultan Selim, Arap coğrafyasında fetihlerine devam etmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğini bölgede pekiştirmiştir.
Yine bir 24 Ağustos.
24 Ağustos 2016 tarihinde ise, sabaha karşı Türk Silahlı Kuvvetleri, Halep’in kuzeyine Fırak Kalkanı operasyonu ile girmiştir. Fırat Kalkanı operasyonu 216 gün sürmüş ve 67 Türk askeri şehit olmuştur. Kimilerine göre başarılı kimilerine göre başarısız olarak nitelendirilen bu operasyonunun cevabını sizlere bırakırken daha farklı bir pencereden bakmamız gerektiğini de belirtmek istiyorum. 15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün hain darbe girişimi ile kendi bünyesindeki ihanet şebekelerini ortaya çıkaran ( hala daha devam ediyor ) TSK, kısa süre geçmesine rağmen, ‘Fırat Kalkanı’ adlı operasyonu yaparak, aslında ne kadar güçlü bir ordu olduğunu bizlere göstermektedir. TSK’nın bu denli güçlü olmasının ana sebebi olarak, Türk Milleti’nin Ordu-Millet geleneğine sahip olmasını gösterebiliriz.
26 Ağustos 1071’de Selçuklu Sultanı Alparslan’ın ordusu ile Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen’in orduları arasında gerçekleşen savaşı Selçuklular kazanmıştır. Böylelikle, Anadolu olarak da nitelendirebileceğimiz topraklar Türklere açılmış ve bu topraklar üzerinde ebediyete kadar uzanacak hükümranlık Türklerin olmuştur. Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırlarının Anadolu coğrafyasını da içerisine almış olması ve akabinde kurulan Osmanlı Devleti’nin de bu topraklar üzerinde hüküm sürmesi bahsi geçen iki büyük devletin gücüne güç katmıştır. Daha sonra kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de Anadolu toprakları üzerinde kurulmuş olması ve gücünü yine Anadolu’dan alıyor olması da, Sultan Alparslan’ın ve ordusunun ne kadar büyük bir iş başardığının en büyük göstergesidir.
Malazgirt Savaşı’nın kazanılması ile Anadolu topraklarının kapısı açan Türkler, bu topraklar uğruna günümüze dek büyük kayıplar vermiştir. Bu kayıplara sebep olan en mühim savaşların başında gelen Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele’de düşmanların hedefi Anadolu topraklarını pay etmek iken, Türkler’in gayesi ise bu toprakları müdafaa etmekti. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile başlayan bağımsızlık mücadelesi dört yıl sürmüş ve 26 Ağustos tarihi ile başlayan taarruz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması için de büyük bir adım olmuştur.
Yine bir 26 Ağustos.
26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın önderliğinde gerçekleşen taarruz, 30 Ağustos’ta kesin zafer halinde neticelenmiştir. 1 Eylül 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından verilen ‘’Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri ‘’ emri, Yunanlıların kaçmasına, Türklerin kovalamasına sebep olmuştur. Bu büyük taarruzun sonrasında Türk
ordusu 9 Eylül’de İzmir’e halkın büyük coşkusu ile girmiş ve Kadife Kale’ye Türk Bayrağını asmıştır.
Akif’in şu dizeleri de Türk ordusunu net bir şekilde özetlemiyor mu.?
‘’Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.’’
Kısacası; İç ve dış tehlikeler meydana geldiğinde, ülke içi siyaseti bırakıp Devlet-Millet-Ordu bütünleşmesi sağlandığı takdirde, Türkiye Cumhuriyeti, Anadolu coğrafyasında daima kilit rol oynamaya devam edecektir.
NOT: Tarihimiz büyük-küçük birçok savaşa şahitlik etmiştir. Bu savaşlarda yitirdiğimiz şehitlerimizin sayıları değil, maneviyatları önemlidir. Yazımın başlığının sebebi ise, sonuçları bakımından etkilerini önemsediğim mücadelelerin, ağustos ayına tesadüf etmesinden öteye geçmemektedir. Sürç-i Lisan ettiysek affola.
Ebulfez Elçibey
Azerbaycan Cumhurbaşkanı seçildiğinde ilk yurt dışı seyahatini Türkiye’ye yaptı. Türkiye ziyaretinde Anıtkabir’i ziyaret etti ve Anıtkabir defterine : ‘’Ey büyük Türk'ün büyük Komutanı! Seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum. Senin askerin. EBÜLFEZ ELÇİBEY" yazmıştı. Cumhurbaşkanlığı sürecinde Türkiye ve Türk Devletleri ile ilişkilerine çok önem verdi. 22 Ağustos 2000 tarihinde vefat etti.
nefis bir yazı