İnsanoğlu bu dünyada bilmeye, bir yerlere gelmeye tabi ki merak eder, fakat bazı bilmelerin, bazı olmaların bizlere ne kadar zararı olduğunun farkına bile varamıyoruz. Bunlara bir kaç misal verelim.
Mesela çocukken bizlere köy hocalarımız namazlarımızı kılarken eller nasıl bağlanacak, otururken ayaklar nasıl olacak, ayakta dururken nasıl durulacak, rukü, secde nasıl yapılacak, o kadar temmih ederlerdi ki bunlar olmazsa namaz olmaz zannederdik. Namaza başlarken Sübhaneke'yi okumak, oturuşlarda Allahümme Salli Ala, Allahümme Barik Ala'yı ve Rabbena dualarını okurken noktası virgülüne okurduk. Ne zaman ki biraz bilir biraz okur olduk. Bunların namazda okunması sünnet olduğunu öğrendik (sünneti yapmamanın namazı bozmadığını öğrendik) maalesef bunları okumaz olduk. Üzülerek söyleyebilirim ki bunları şimdilik yapanlar ise bunların sünnet olduğunu bilmeyenlerdir. Şunu hiç düşünemedik; Bir ağacın dallarını budadığımız zaman o ağacın odundan başka bir işe yaramadığını öğrenemedik. Sünnetlerin, farzları güzelleştiren davranışlar olduğunu kavrayamadık.
Görevde olduğum zaman içerisinde Samsun Aşık Kutlu Eğitim Merkezi'ne seminere gitmiştim. Derslerimizin bir tanesine şimdi ki Sinop Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Dr. Nihat Dalgın hocamız gelmişti. Bir dersinde; "keşke bilmeseydim" deyip yukarıdaki yazdıklarımı aynen anlatmıştı.
Diğer bir husus ise, "Bir şey olabilseydim, bir yere gelebilseydim"; şayet görev sorumluluğunu gerçek anlamda bilse idik. Hz. Ömer'in, "Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adl-i ilahi sorar Ömer'den onu" sözünü kavrayabilse idik emrimize bir kişi dahi almak istemezdik. Bugün görevimizin yüzde doksanını yapıyoruz zannediyoruz ama yüzde onunu dahi yapamıyoruz. (Buna amirimiz, memurumuz, işçimiz hepsi dahildir).
Hz. Ali anlatıyor; "Bir gün Ömer’i telaş içinde koşarken gördüm. 'Nereye gidiyorsun?' dediğimde, "Devlete ait develerden birisi kaçmış onu arıyorum" dedi. Bende, "O zaman senden sonra bu milleti idare edeceklere ağır bir yük bırakıyorsun!" dedim.
Maalesef günümüzde kimin hakkını kimin yediği belli olmayan, bunun ismi hak yemek değil de, bu ondan daha ehil olduğu, yani işine gelenlerin, ehil olduğu, işine gelmeyenlerin ehil olmadığı, bunun ise helal ve haramla alakası olmadığı düşünceleri yaygındır. Velhasıl kelam işine gelirse "helal", işine gelmezse "haram". Allah-u Teala inşallah sonumuzu hayırlı eder (Amin).
Degerli kardesim bu ve bu gibi yazilar milletimizin anlamasi zor yazilar nicin derseniz anlamak istemiyoruz..malesef
Anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna bile az çoooook iyi demişsin hocam bizde okuma yok görüntü anlıyoruz sadece ....
Çok güzel bir yazı kaleme aldığın icin.tesekkur ederim değerli arkadasim .lakin acaba okuyup.anlayip şöyle iki dakika düşünün bir kac kısı olurmu acaba.
Cok guzel bir yazi. Tesekkurler hocam
Noktası virgülüne kadar katılıyorum