Fert ve millet hayatında; din iman, istiklal, bayrak, yurt sevgisi gibi kutsal sayılan değerler vardır. Her insanın bu değerlere bağlı olması, gerektiğinde bunlar için kanını ve canını, vermesi dini ve milli bir görevdir. Özellikle uzun ve parlak mazisi ve şeref sahifeleriyle dopdolu bir tarihe sahip olan Mülüman türk milleti için yurt, millet mukaddesat sevgisi, bütün maddi sevgilerin üzerindedir. Bu sebeple yurdumuzun ve milletimizin menfaatleri, dinimizin imanımızın, milli haysiyet ve namusumuzun savunması söz konusu olunca, özel menfaatlerimizi, malımızı ve bütün varlığımızı, bu kutsal değerler uğrunda fedaya hazır olmamız gerekir.
Tarihimiz hiçbir milletin sahip olmadığı, eşsiz kahramanlık örnekleri ve zaferlerle doludur. Atalarımız her karışı kanla yoğrulmuş kutsal vatan topraklarının savunması, namus şeref ve mukaddesatımızın korunması için Malazgit'te, Mohaç'ta, Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar'da ve daha nice yerlerde kanlarını, canlarını vermişler, şehadet şerbetini içmişlerdir. Bizlerde onların torunlarıyız.
İnanıyoruz ki şehitlik bir fani için erişilebilecek en şerefli mertebedir. Din,i man vatan ve mukaddesat uğrunda şehadet şerbetini içip, bu fani dünyadan göçenler, Allah katında Peygamber'lerden sonra en yüksek mertebeye erişen bahtiyarlardır. Biz onları aramızdan ayrılmakla öldü sanıyoruz. Oysa onlar bilakis ölü değil, diridirler. Nitekim Yüce Rabbimiz ayet-i kerimede, "Allah yolunda öldürülenlere sakın ölü demeyin, bilakis onlar ölü değil, diridirler. Fakat siz farkında değilsiniz" (ı)buyurmaktadır.
“Dünya ahrietin tarlasıdır. Tarlaya ne ekersek onu biçeriz. Dünya da Allah yolunda, vatan ve mukaddesat uğrunda bu tarlaya hayatlarını ekip, onu kanlarıyla sulayanlar, ahirete elbette ebedi bir hayat elde edeceklerdir. Şehitlik ne kadar yüce bir mertebe ki, Peygamber olduğu halde Hz.Muhammed (s.a.s) bile tekrar tekrar şehit olmayı dilemiş ve şöyle buyurmuştur; "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim." (2)
Peygamberimiz başka bir hadislerinde, "Cennete girdikten sonra hiç kimse tekrar dünyaya dönmeyi arzu etmeyecektir. Yalnız şehitler böyle değil. Onlar cennete girdikten sonra tekrar şehit olmayı temenni edeceklerdir." buyurmaktadır. Fakat yanlış anlaşılmasın değerli kardeşim, asker ölmek için değil, düşmanını öldürmek için savaşır. Zulmü önlemek, Hakk'ı yüceltmek için savaşır. Vatan, millet, namus ve mukaddesatımızı yüceltmek için savaşır. İşte Allah yolunda bu şekilde görevini yaparken ölür ise, "şehit" kalır ise "gazi" olur.
Bir şehidin yakınlarından, hısım ve akrabasından yetmiş kişiye şefaat edeceğini de peygamberimiz haber vermiştir.(3)
İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylemiş mısralarında.
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,
Şüheda fışkıracak,toprağı sıksan, şüheda.
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda.
Etmesin tek vatanımdan beni Dünya'da cüda."
Bu vesile ile Türkiye'nin dört bir yanında ve Türkiye'nin çevre komşularında vatan için şehit düşen asker, polis, korucu ve sivil vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, ailelerine de metanet ve sabır diliyorum.
1-Bakara;154
2-Müslim,3/149
3-Ebu Davud.Tirmizi et.Tac.4/335