Gündem
25 Ekim 2017 - 11:16
Güncelleme: 12 Kasım 2017 - 23:38
Türkelili şehidimiz Er Şaban anıldı
Gündem
25 Ekim 2017 - 11:16
Güncelleme: 12 Kasım 2017 - 23:38
Genelkurmay Başkanlığı'nın, “Türkiye Şehitlerini Anıyor” programı kapsamında aslen Türkelili olan ve Çayırova'da yaşayan Er Şaban ile Binbaşı Ahmet Suphi anıldı.
Genelkurmay Başkanlığı’nın, “Türkiye Şehitlerini Anıyor” başlığı altında, vatan için şehit düşenlerin torunlarını ve gençleri ağırladığı programlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü varlığını kimlere ne şekilde borçlu olduğu en yalın şekilde anlatılıyor. Onlardan bir yenisinde Cinoğulları’ndan Türkeli'nin Turhan köyü doğumlu Şehit Piyade Er Şaban ile birlikte Hekimoğulları’ndan Şehit Topçu Binbaşı Ahmet Suphi anıldı. Şırnak Şenoba’daki helikopter kazasında şehit düşen Yarbay Songül Yakut’un da yâd edildiği, Öğretmen Albay Erhan Altunok’un metin yazarlığı ve sunuculuğunu yaptığı program İstanbul’da Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı’nda gerçekleşti.Torunları ve Üniversiteli Gençler AğırlandıProgramda Albay Altunok’un yanı sıra Şehit Topçu Binbaşı Ahmet Suphi’nin torunu Fatma İkbal Sevgin Biçer ve Şehit Piyade Er Şaban’ın Kocaeli’nin Çayırova İlçesi’nde oturan torunu; Necmettin Erbakan Vakfı Genel Merkez yönetiminde de yer alan Murat Kaya birer konuşma yaptı. Programa şehitlerimizin soyundan torunları ve aile efratları ile birlikte Genelkurmay Komutanlığı’nı temsilen 3. Ordu’dan TuğgeneralÖzkan Ulutaş, Esenyurt Üniversitesi Rektör Vekili Prof.Dr.Sudi Apak ve üniversite öğrencileri, Aile ve Sosyal Politikalar İstanbul İl Müdürü Selim Çelenk, Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanı Mehmet Örken katıldı. Metin yazarı ve sunucu Öğretmen Albay Erhan Altunok programda yaptığı konuşmada şunları söyledi:Vatana Sahip Çıkmak Mecburiyetimizdir“Hani babası oğluna bağ bağışlamışta oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş derler ya, bizim hesapta ona doğru gidiyor ne yazık ki.Atalarımızın mirası vaz geçilmez değerlerimiz ile birlikte işte bu mübarek vatana miras yeri olmaması için sahip çıkmak keyfiyetimiz değil mecburiyetimiz vardır.Yarbay Songül YakutAskerleri kendisine baba diyorlardı. Şehadetinden sonra ortaya çıktı ki kahramanımız biriktirdiği üç beş kuruşu da Mehmetçikler’e bağışlamış meğer. Yani babalık yapmaya devam ediyor kadın jandarma komutanı.Annesinin biricik Songül’ü. Ne eli öpülesi mübarek anneler var.Bugün hala Türkiye Cumhuriyeti isek eğer bu mübarek annelerin sayesinde değil midir. O kahramanları doğuran yiğit anaların sayesinde değil midir.Yar Koynuna Baş Koymadan Şehit Düşenlerindir VatanÇünkü vatan öyle uzaktan bakıp da, ‘Benim’ diyenlerin değildir. Yar koynuna baş koymadan şehit düşenlerindir vatan. Ana gibi, baba gibi, bayrak gibi mübarek bir şeydir vatan. Çünkü vatan tel örgüler ile çevrilmiş gibi gözükse de aslında görünmeyen kan örgülerle çevrilmiştir. Onları çevirenler de mübarek değil midir?Asker Acıkır, Yorulur, Aşık Olur..Kim demiş, ‘Asker acıkmaz’ diye. Asker insandır, elbette acıkır. Kim demiş, ‘Asker yorulmaz’ diye. Asker insandır, elbette yorulur. Kim demiş, ‘Asker ağlamaz’ diye. Asker insandır, elbette ağlar. Kim demiş, ‘Asker sevmez, sevemez’ diye. Asker sever. Hem de adamakıllı âşık olur. Yalnız bir şey yapmaz asker. Asker ölmez, öldürülemez. Çiçek olur, dağlarda açar. Şehit olur, yüreklerde yaşar. Ve her gazi ve her şehit sadece ve sadece biz onları hatırladığımız müddetçe yaşar.Hekimoğulları’ndan Şehit Topçu Binbaşı Ahmet Suphi.Mehmet Bey ve eşi Asiye Hanım’ın yavrusu idi. Askeri okula gönderildi, topçu zabiti oldu. Şanlı ordumuzda topçularımız efsanedir. Fatih’in İstanbul’u fethi esnasında şahi barutunu ateşleyen topçu yiğitler Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Kore’de ve Kıbrıs’ta da kendilerine yakışanı yaptılar. Attıklarını hep 12’den vurdular.Topçu Binbaşı Ahmet Suphi de o kahramanlardan biriydi.Çanakkale Destanı’nı Yazan Kahramanlardanİkbal Hanım ile evlendi. Bölük komutanlığı yapmaya başladı. Kaburgası ve ciğeri ağır hasar almıştı. Ne kadar itiraz etmiş olsa da, ‘Hayır’ dese de rahatsızlığı buna izin vermiyordu, aktif görevde olmasına ve onu pasif göreve çektiler. Geri hizmete aldılar.Dünya Savaşı başlamıştı. Kahramanımızın içi içini yiyordu, ‘Benim ne işim var burada’ diye. Dilekçe yazdı. ‘İyileştim ben’ dedi: ‘Beni tekrar ileri hizmete alabilirsiniz.’‘Peki’ dediler. Mustafa Kemal Atatürk’ün komuta ettiği 19’ncu Fırka’da tabur komutanlığına atadılar kahramanımızı. Çanakkale destanını yazan kahramanlarımızın adına kendi adı da ilave edilmiş oldu.Bir yıl sonra 3. Kolordu’da tabur komutanı oldu. Ve en son onu Filistin Cephesi’ne gönderdiler.Bir Kere Bile Şikayet EtmemişGenç arkadaşlar, dikkat ediyor musunuz? Bir yıl bile aynı yerde kalmak yok. Durmak yok, dinlenmek yok. Şu yemek, şu giyecek demek yok. Oturmak, böyle keyif yapmak, keyif çatmak, böyle bir şey söz konusu bile değil. Bütün bunları yapmış ama bir kere bile şikâyet etmemiş. ‘Of be’ dememiş. ‘Yeter be’ dememiş. ‘Hep ben mi yapacağım. Bir ben mi varım?’ dememiş. Bırak demeyi, aklına bile getirmemiş.En son 47 yaşında, 47 yaşına kadar amansız mücadeleyle geçen bir ömürden sonra Filistin’de binbaşı rütbesinde yine çarpışa çarpışa, vuruşa vuruşa bir bombardıman esnasında şehit düşmüş binbaşı…Cinoğulları’ndan Şehit Piyade Er ŞabanTürkeli ilçemize bağlı Turhan Köyü’nde Süleyman Bey ve Fatma Hanım’ın yavrusu olarak dünyaya geldi. Askerlik görevi sonrası köyüne döndü. Cihan harbi çıktı. Yolcu ettiler onu.Komşu Kızı Müberra’nın Ördüğü Yün Çorapla GittiOnu yolcu edenler arasında komşu kızı Müberra da vardı. Kendi eliyle ördüğü yün çorabı gizlice bir yerde, bir kuytuda Şaban’a verdi. Şaban da koydu o yün çorabı. Soğuk, kış, yağmur, çamur, ayazda Şaban o çorabı bir kez olsun giymeye kıyamadı. O çorap hep çantasında kaldı. En son Şark Cephesi’nde idiler. Büyük komutan Mareşal Fevzi Çakmak dedi ki, ‘Şark Cephesi yenilgi ve galibiyetlerin iç içe girdiği ibretlik bir cephedir. Kim ki ibret almaz, ders çıkartmaz. Yarın bunun bedelini canıyla öder.’İşte Er Şaban o cephedeydi. Komutanları her neyi emrediyorsa gücünün yettiğince yapmaya çalışıyordu ve yapıyordu da. Bunaldığında eli çantasına gidiyor, Müberra’nın ördüğü yün çoraba dokunup teselli buluyordu. Düşman kalabalıktı. Her yerden silah sesleri, top atışları geliyordu. Şarapnel parçaları sağa sola düşüyordu. Buna rağmen siperden ok gibi fırlarken yaralandı ne yazık ki. Arkadaşları hemen onu sırtladılar ve sargı yerine götürdüler. Oradan da Alucra Hastanesi’ne sevk edildi. Yarısı ağırdı. Doktor onun şehit olacağını anladı. Dedi ki, ‘Yavrum, bir isteğin var mı?’. İki kelime süzüldü Er Şaban’ın dudakları arasından, zar zor: ‘Vatan sağ olsun.’Çorabın Yeni Sahibi Çorabın Hikâyesini Hiç BilmediVe şehit oldu. Sonra çantasını açtılar. Çantasından bir iki parça özel eşyasıyla, onlar da ne ki, bir parça kara ekmek, sabun ve bir çift yün çoraptı, hiç kullanılmamış. Çarığı delik deşik olan ilk askeri çağırdı doktor. ‘Oğlum’ dedi, ‘Al bunu sen giy.’Yün çorabı giydi, ayakları üşümekten kurtuldu ama o yün çorabın hikayesini hiçbir zaman bilemedi.”Şaban’ın Torunu Murat Kaya’dan Gençlere ve Kadınlara AtıfProgramda Şehit Er Şaban’ın ailesi adına torunlarından Murat Kaya söz alıp konuştu. Kaya konuşmasında özetle şunları söyledi:“Bu gün bu salonda iki grubu özellikle selamlamak istiyorum.Türk gençliği tarihin sana biçtiği rolü ifa etmekten asla geri durma, vazifeye atılmak için içinde bulunduğun imkanı asla gözetme…Ve sen ey mucizeler doğuran, efsaneler yetiştirip, kahramanları büyüten ve gerektiğinde onları vatan için seve seve feda eden Türk kadını, varlığım senin karşında her daim saygı ile eğiliyor, senide selamlıyorum…Bir Şehidin Aziz Hatırasının Sükûnete Erdiği GünBu gün asla sıradan bir gün değildir. Bu gün bir tarihin sızısının dindiği, bir şehidin aziz hatırasının sükûnete erdiği gündür.Türk Milleti’nin Milli ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri bu gün bu salonda tam yüz yıl evvel şehitlik rütbesine yükselen bir neferinin anısına bu töreni tertip ederek tüm dünyaya, şanlı devletimiz ve tarihimizin en milli kurumu olduğunu ilan etmiş bulunuyor.Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bu anlamlı tören ile yine tüm dünyaya Türk tarihinin aziz mirasının koruyucusu olduğunu müjdelerken, ayni zamanda bu devletin ve milletin geleceğinin en büyük umudu olduğunu, bizlere bir kez daha hatırlatmış bulunuyor.Aziz Atatürk ün bu orduya neden Türkiye Silahlı Kuvvetleri değil de Türk Silahlı Kuvvetleri ismini bahşettiğini halen anlayamayanlara da, bu gün bu törenin tertip edilmesi ile en tesirli cevap verilmiş bulunuyor.Ecdadım Tarihimizin 52 Milyon Şehidinden BiridirBu gün buraya şehit ecdadım Süleyman oğlu Şaban’ı anmak üzere toplanmış bulunuyoruz.Ben bu şehidimizin hikâyesini ilk kez çocukluk çağımda, soyumuzun büyüklerinden dinledim. Kendileri bana, “Büyük amcamız harbe gitti, geriye gelmedi, kendisinden bir daha hiçbir haber de alınamadı” demişler idi.O gün çocukluk halimle nasıl olur ta bir ordu, bir devlet askerini kayıp eder diye sorduğumu hatırlıyorum. O çocukluk halimle sorduğum sorunun içime bıraktığı sızı, işte bu gün çok şükür dinmiştir.Benim ecdadım, Türk tarihinin 52 milyon şehidinden yalnızca biridir.Şehitlerimiz Kadar Nüfusları Bile YokTürk tarihinin 52 milyon şehidi topyekûn olarak, bu milletin varlığını bağımsız olarak devam ettirebilmesi için, canlarından vazgeçmişlerdir.Bu gün dünyada yaşamakta bulunan milletlere bir bakacak olursanız göreceksiniz ki, hiçbir milletin bizim kadar şehidi bulunmamaktadır.Yine bu milletlerin kurdukları devletlere bakınca açıkça görülüyor ki; büyük diye anılan birçok devletin, bizim şehitlerimizin sayısı kadar, bu gün yaşayan nüfusu dahi bulunmamaktadır.İşte bu mazinin, bu güne yüklediği sorumluluğu anlamayı ve gereğini ifa etmeyi Allah hepimize nasip etsin.Türk Silahlı Kuvvetleri Halkın Ordusudur100 yıl evvel, bir takım sonradan türeme milletlerin teşekkül ettirdikleri devletler birleşerek, Türk Milleti’ni tarihten silmeye gayret göstermişlerdir. İşte tarihin böyle bir devrinde Türk Milleti’ne önderlik edip, bu milleti asırlar ötesine tutup taşıyan, gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını da huzurlarınızda şükran ve minnetle yâd ediyorum.Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üniformasının üzerine Kılıçarslan’ın, Yavuz’un, Selim’in, Fatih’in, Mustafa Kemal in kokusu sinmiştir. Bu koku halen buram buram tütmektedir.Türk Silahlı Kuvvetleri, halkın ordusudur. Bu milleti içerisinden çıkmıştır. Bu ordu Oğuz ile yola koyulan, Mete ile erkana dizilen, Ahmed Yesevi ile hamuru yoğurulan ordudur.Bu Ocak Kıyamete Kadar TütecektirÖzel iki kişiye teşekkür etmeden de geçemiyorum. Bu programın hazırlığı için benimle birlikte çalışan, Binbaşı Ferhat Uyanıker’e ne kadar teşekkür etsem azdır. Yazılı olarak ilettiğim bir talebe yanıt vermek üzere beni bizzat telefon ile arama tenezzülünü gösteren Tuğgeneral Necdet Tuna Bey’e de huzurlarınızda teşekkürü bir borç bilirim.İnanıyorum ki bu ocak kıyametin koptuğu son ana kadar tütecektir. Yüce Allah’tan duam budur. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Yüce Allah’a emanet olunuz. Sağ olunuz, var olunuz, hep olunuz.”"Tüm Şehirlerde Böyle Sahneler Kurulmalı"Hekimoğulları’ndan Şehit Topçu Binbaşı Ahmet Suphi’nin torunu Fatma İkbal Sevgin Biçer da konuşmasında özetle, “Bu olaylarla ilgili şehitliğin olması, yakınlarının yaşadığı sıkıntılar, bunlarla ilgili farkındalıkların oluşmasıyla ilgili hazırlanmış bu güzide program için çok çok teşekkür ediyorum. Keşke bu program sadece burada değil de tüm şehirlere böyle aktif sahneler halinde taşınarak da yapılacak olsa daha mı güzel olur diye bir öneriyle gelmek istedim” görüşlerine yer verdi.
Bu haber 8927 defa okunmuştur.
İlginizi Çekebilir
Konuyorsa dalına leş kargaları;dal kesilsin.Bölücüler dagdan şehre iniyorsa yol kesilsin.Eğer ki Askerime kurşun sıkıyorsa;kol kesilsin.Bu vatana ihanet eden baş ise ;Baş kesilsin...Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez
Vatanı ve milleti için mücadele için savaşan tüm şehilerimize allahtan rahmet diliyorum kererli ailelerine sabırlar versin allah mekânlarını cennet etsin Amin.