Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, yaptığı açıklamada, Sinop'un Türkeli ve Kastamonu'nun Çatalzeytin ilçeleri arasında kalan Güllüsu Kayalıkları'nın çevresindeki deniz çekilmesini değerlendirdi.
Güllüsu Kayalıkları'nı 1970’lerden bu yana bildiğini aktaran Yılmaz, “Son günlerde bu kesimde görülen ve sonra eski haline dönen deniz gerilemesi bir vatandaşımızın uyarısı ile Türkiye gündemine gelmiş olup, konu ulusal medyada yer alınca bizim de dikkatimizi çekti. Uzmanlık alanımıza girdiği için biz de küçük çaplı bir araştırma yaptık. Bu tespitlerimizi vatandaşlarımızla paylaşmak isterim” dedi.
Deniz seviyesi değişikliklerinin sebepleri nelerdir?
Yılmaz, ulusal medyada da yer alan açıklamalarında, özetle şunları söyledi:
“Öncelikle belirtelim ki kıyılarımızda böyle bir hareketlilik görüldüğünde biz bunun sebebini birkaç şeye bağlarız;
-Birincisi; denizin altında bir deprem olmuştur, bunun sonucu deniz seviyesi kısa süreliğine de olsa yükselebilir ya da alçalabilir. Nitekim denizlerde oluşan büyük depremlerin tsunami (deprem dalgaları) oluşturarak kıyıları nasıl istila ve tahrip ettiğini yakın yıllarda başta Japonya olmak üzere birçok yerde gördük.
-İkincisi; atmosferik (hava şartlarından) kaynaklanan bir sebep olabilir. Örneğin yakın mesafede deniz üzerinde oluşan alçak basınç alanı deniz yüzeyinde suyu toplayarak yakın kıyılarda deniz seviyesinin denize doğru gerilemesine yol açarak kıyıda su içinde bulunan kayalıkların karada kalmasına yol açabilir.
-Üçüncüsü; fırtınalı havalarda deniz kıyılarında alçalma veya yükselmelere sebep olan “seş” olayıdır. Seş olayında rüzgârın şiddetine de bağlı olarak deniz, göl ve havuz gibi ortamlarda rüzgârın esiş yönüne göre suyun seviyesi kıyının bir tarafında alçalırken diğer tarafında yükselebilir.
-Dördüncüsü; denizaltı jeomorfolojisindeki değişikliklerdir. Bu iki şekilde olabilir. -Ya özellikle kötü hava koşullarında kuvvetli dalgalar kıyıya yakın yerlerde tabandaki kum birikintilerini (küçük tepecikleri) tahrip ederek suyun derinliğini artı veya eksi yönde değiştirir. -Ya da kıyı akıntıları zemindeki bu kum ve çakıl birikintilerini bulundukları yerden alıp başka bir yere taşır ve önüne mahmuz, küçük koy, yarımada gibi bir engel çıktığında da orada biriktirerek vaktiyle deniz olan yeri karalaştırabilir, orada yeni bir plaj oluşturabilir.
-Beşincisi ise; insan tarafından doğal kıyılar üzerine inşa edilen liman, balıkçı barınağı, karayolu, mahmuz gibi tesisler yoluyla kıyı akıntı deseninin bozulmasıyla ortaya çıkan seviye değişiklikleridir”.
Güllüsu’daki deniz çekilmesinin sebebi atmosferik olaylardır.
Güllüsu kıyılarında görülen çekilmeye baktığımızda bunun kalıcı olmadığı ve birkaç gün içinde eski haline döndüğünün gözlendiğini belirten Yılmaz; “Bu durumda Güllüsu mevkiinde yaşanan deniz gerilemesinin sebebinin atmosferik koşullarla ilişkili olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yöreye yakın mesafede deniz üzerinde gerçekleşen alçak basınç sahası deniz yüzeyindeki suyu kendine çekerek kıyı çizgisinde deniz lehine kara aleyhine bir miktar çekilmeye sebep olmuştur. Kısa sürede deniz eski seviyesine geldiği için yukarıda bahsedilen diğer sebepler bu olayda geçersiz kalmıştır. Belki rüzgârın karadan denize doğru olan esiş kuvvetine bağlı olarak bir miktar seş olayı da bunda etkili olmuş olabilir”.
Güllüsu’da yeni bir plaj oluşuyor!
Prof. Dr. Cevdet Yılmaz Güllüsu Kayalıkları civarında görülen bu olayı ele alırken yine bu yöre ile ilgili olarak başka bir konuya ayrıca dikkat çekerek şunları söyledi;
“Burada asıl önemli olan Güllüsu kayalıkları çevresinde görülen kum birikmesi ve buna bağlı karalaşma sürecidir. Her ne kadar deniz suyu seviyesi kayalıklar çevresinde birkaç gün içinde tekrar aynı seviyeye ulaşsa da bu mevkide (Güllüsu Burnu’nun batı kıyılarındaki küçük koyda) kum birikmesi oldukça dikkat çekicidir. Bizim tahminimiz yakın bir zamanda kayalıkların çevresi kalıcı olarak kumla dolacak, mevcut kayalıklar da deniz içinde değil, sahilde kalacaktır. Böylece burada hatırı sayılır genişlikte ve güzellikte yeni bir plaj ortaya çıkacaktır. Güllüsu Burnu’nun doğusunda, Türkeli ilçe merkezi tarafında kalan ve Balık Lokantalarının altından itibaren oldukça dar bir kıyı şeridinde yer alan plajın aksine, Güllüsu Burnu’nun batısında, söz konusu kayalıkların çevresinde oluşmakta olan bu plaj Türkeli ilçesinin turizm potansiyeli açısından büyük değer ifade edecektir”.
Yılmaz bu beklentisinin dayanaklarını ve mevcut sürecin işleyişini şöyle açıkladı:
“Türkeli ile Çatalzeytin arasındaki karayolu ulaşımı birkaç yıl öncesine kadar kıyıya paralel uzanan dik falezler üzerinden geçiyordu. Türkeli ve Çatalzeytin arası 10 kilometre olmasına rağmen dar, virajlı ve oldukça tehlikeli olan bu yolda iki araç karşılaştığında ceplere girerek birbirlerine yol verirler, bu kısa mesafeyi heyelan ya da taş düşmesine maruz kalmadan geçen araçlar kendilerini şanslı kabul ederdi.
Yakın yıllarda Karadeniz Sahil Yolu güzergâhının parça parça da olsa bu kesimden geçirilmesi esnasında yamaçtaki bu kötü yol terk edildi ve yeni yol, (tıpkı Samsun-Yakakent ile Sinop-Gerze arasında olduğu gibi), deniz seviyesinden deniz doldurularak geçirildi.
Burada kara yönünden kuzeye baktığımız zaman dolguların etkisiyle denize doğru, karanın lehine denizin aleyhine bir ilerleme var. Fırtınalı havalarda hırçın dalgalar yolu tahrip etmekte, yolu koruyan büyük taş kütleler parçalanarak küçük çaplı malzemelere dönüşmektedir. Karadeniz'deki kıyı akıntısının da batıdan doğuya doğru olması nedeniyle buradaki kırıntılar doğu yönde hareket etmekte, önlerine çıkan Güllüsu kayalıkları mevkiinde yer alan küçük koyda birikmektedir. Bu kesimde denizin çekilmesiyle orta çıkan durum biraz da akıntının getirdiği bu malzemenin kayalıkların çevresindeki koyda birikerek burada denizin sığlaşmasını sağlamasıyla ilişkilidir”.
Karadeniz kıyılarında akıntılar, dalga ve kıyı erozyonu gibi sebeplerle hem kıyı çizgisinde değişiklikler, hem de deniz tabanında kum kaymalarının fazla olduğunu aktaran Yılmaz; "Bu yüzden Güllüsu mevkiinde oluşan kum birikintileri de şimdilik geçici olabilir. Kuvvetli bir fırtına oradaki dolguyu yok edebilir. Fakat uzun vadede buradaki küçük koyun dolması yönünde bir gelişme olması daha yüksek bir ihtimal. Neden? Çünkü batı yönde deniz üzerine inşa edilen karayolu orada olduğu sürece dalgalar yol güzergâhının denizle olan bağlantısını tahrip etmeye ve kayaları ufalamaya devam edecek, ufalanan ve kum haline gelen malzeme akıntıyla doğu yönde taşınarak Güllüsu kayalıkları mevkiinde birikecek. Güllüsu kayalıklarının bulunduğu küçük koy zamanla dolacak, belki de yakın gelecekte bizler bir daha denizin bu kayalığı çevrelediğini göremeyeceğiz. Fakat daha geniş ve kuzeydoğu rüzgârlarından etkilenmeyeceği için denize girilebilir gün sayısının çok olduğu yeni bir plajımız olacak"
Türkeli - Güllüsu yöresinin turizm potansiyeli gelecekte daha da artacak
Prof. Dr. Cevdet Yılmaz yöre ile ilgili bazı uyarılarda da bulundu. Yılmaz; “uzun vadede Karadeniz kıyılarında, özellikle de bulunduğumuz Ayancık-Türkeli-Çatalzeytin-Abana sahilleri boyunca, henüz bozulmamış doğal kıyılara müdahale edilirken çok dikkat edilmesi gerekir. Çünkü deniz ve kıyı aleyhine yapılan beşeri müdahalelerin mutlaka doğaya ve insana yansıyan bazı sonuçlarını olacaktır. Nitekim şu anda liman, balıkçı barınağı, kıyı dolguları, mahmuzlar gibi insan eliyle yapılan müdahaleler sahillerimizin doğal yapısını hızla değiştirmekte, bu ve benzeri beşeri müdahaleler akıntıların da etkisiyle kıyılarımızda beklenmedik oluşumlara sebep olabilmektedir. Bu gelişmeler kıyıların tahrip olmasıyla aleyhimize sonuçlar doğurabileceği gibi, yeni plajların ortaya çıkmasına vesile olarak lehimize de olabilir” dedi.
Yılmaz son olarak “insanın doğa üzerindeki etkisinin geçmiş yüzyıllarla kıyaslandığında son derece arttığı ve insanın doğayı kendi lehine sürekli değiştirmesinden dolayı yaşadığımız döneme bu yüzden ‘Antroposen çağı’ adının verildiğini” belirterek; “yaptığımız işlerde doğal dengeyi bozmamaya gayret göstermeliyiz. Halkımız da bu konularda duyarlı olmalı, yapılan işleri sorgulamalı, yöneticilerimizin çevreyi umursamayan tutum ve davranışlarını gördüklerinde onları uyarmalı, yanlışa dur demeli, doğru verdikleri kararları da desteklemelidirler. İster yerel ister merkezi olsun kamu otoritesi icraata başlamadan önce bilimsel verileri dikkate almalı, geri dönüşü olmayan hatalar yapmamalıdır. Gelecekte Karadeniz kıyılarının, özellikle bu kesimin, Türkiye’nin en önemli turizm alanlarından biri olma potansiyeline sahip olduğu gerçeğini akıllarından çıkarmamalıdır” dedi.