23 Nisan 1920 tarihi yakın dönem tarihimiz için bir kırılma noktasıdır. Çünkü Milli Mücadele sürecinde yaşananlara genel olarak bakıldığında 23 Nisan’ın yani “kırılma noktasının” önemi daha da iyi anlaşılacaktır.
Bilindiği üzere 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e çıktıklarında Mustafa Kemal Paşa’da Samsun’a 9. Ordu Kıtaatı Müfettişi olarak yola çıkmıştı. Samsun’dan önce Havza’ya oradan da Amasya’ya geçerek burada önemli bir Tamim yayımlanmıştı. Böylece Milli Mücadele için girişimler resmen başlamıştı. Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi ve 4-11 Eylül 1919’da ise Sivas Kongresi düzenlenmişti. Artık Milli Mücadele bölgesel değil, “ulusal” bir hale gelmişti.
Doğal olarak Amasya, Erzurum ve Sivas’ta yaşanan bu gelişmeler İstanbul Hükümetini ve İstanbul kamuoyunun bir kısmını rahatsız etmişti. İstanbul Hükümeti bu süreçte resmi ve gayr-ı resmi yollardan Anadolu’da yaşanan gelişmelere engel olmak istiyordu. Daha doğrusu kendi yetkilerinin ve gücünün bu süreçte tek etken noktası olmasını istiyordu.
Sivas Kongresi sonrasında işler değişmişti. Artık İstanbul Hükümeti, Anadolu’da kendi yetkilerinin etkisi altında olmayan ve milleti mücadeleye davet edecek gücü elinde bulunduran yeni bir teşekkül ile karşı karşıyaydı. Bu yüzden 20-22 Ekim 1919 tarihinde Amasya’da bir görüşme gerçekleşmişti. Bu görüşmede İstanbul Hükümetini Bahriye Nazırı Salih Paşa temsil etmekteydi. Anadolu’yu ise Heyet-i Temsiliye Reisi olarak Mustafa Kemal Paşa.
Bu görüşmeyle İstanbul Hükümeti, Anadolu’yu resmen tanımıştı. Bu Anadolu için önemli bir gelişmeydi. Bu sırada Yunanlılar İzmir’den Anadolu içlerine doğru ilerlemekteydi. Güvenlik meselesi başta olmak üzere farklı sebeplerden Anadolu’nun merkezi Ankara haline gelmişti. Artık bir tarafta İstanbul, diğer tarafta Ankara vardı.
Ocak 1920’ye gelindiğinde İstanbul’daki meclis çok büyük bir adım attı. 28 Ocak 1920’de Misâk-ı Millîyi kabul etti. Tabiî bu kabul edilişte başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Ankara’nın da etkisi büyük idi. Misâk-ı Millî ile Milli Mücadele’nin “hedefi” belirlendi. Ancak bu durum yıllardır hem cephede hem de diplomasi masasında savaştığımız İtilaf Devletleri tarafından makul görünmeyecekti. Böylece Osmanlı Devleti’nin asırlardır kadim başkenti olan şehr-i İstanbul, 16 Mart 1920 tarihinde işgal edilecekti.
Bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa hemen harekete geçti ve Ankara’da bir meclisin açılacağını duyurdu. Böylece 23 Nisan 1920 Cuma günü, Büyük Millet Meclisi’nin açılacağı gün olarak belirlendi.
23 Nisan Cuma günü saat 13.45’te Büyük Millet Meclisi’ni, meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla Sinop Mebusu Şerif Bey şu sözlerle açmıştı: Bu meclisin en yaşlı başkanı ve Allah’ın izniyle milletimizin iç ve dış tam istiklâl dâhilinde kaderini doğrudan üstlendiğini ve idare etmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum… (TBMM Zabıt Cerideleri, D.I, İ.S.I, C.I, 23 Nisan 1920, s.2.)
23 Nisan 1920 tarihini bir “kırılma noktası” olarak addetmemin en başta gelen nedeni, Türk milletinin işgale uğradığı an, boyun eğmediğine bir emsal teşkil etmesinden dolayıdır. Çünkü yukarıda da bahsettiğim üzere artık başkent işgal altında ve meclis kapatılmış bir halde. Adeta İstanbul Hükümeti sindirilmiş bir durumda. İşte tam da bu zaman da 23 Nisan’da bir meclis ortaya çıkıyor. Bu meclis, Milli Mücadele’nin merkezi, işgalden kaçanların sığınağı ve en önemlisi de umutların yeşermesine neden olan bir meclis.
13 Ağustos 1923 tarihinde Meclis’te kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa, 23 Nisan’da açılan ilk meclis ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştı:
“Türkiye tarihinde her zaman yüce, haysiyetli yerini koruyacak ve çocuklarımızın takdirlerini kazanacak olan ilk Meclisi’miz, milletin kendi geleceğine kendisinin el koyduğunu ilan etti. Milli egemenlik ilkelerini çalışma programının yol ve yöntemi sayan kuvvetli bir halk hükümetinin temellerini attı.” (Atatürk Söylev ve Demeçleri, s.563)
100 sene önce açılan Büyük Millet Meclisimiz egemenliğimizin ve Cumhuriyetimizin en önemli unsuru idi. Atatürk’ün de ifade ettiği gibi; bu meclis ile millet kendi geleceğine kendisi el koyduğunu ilan etti.
Günün anlamına gayet güzel olmuş tebrikler