“17. yüzyılda yaşamış olan Koçi Bey, Sultan Murat’a sunduğu risalesinde, devletin çöküntü nedenlerini Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar dayandığını aktarır. Koçi Bey’e göre; Padişahların Divan-ı Hümayuna bizzat katılıp devlet işleriyle ilgilenmeleri, herkesin engelsiz Sultan’ın huzuruna çıkıp derdini anlatabilmesi, asker-sivil devlet ileri gelenlerinin olur-olmaz nedenlerle görevlerinden alınmaları gibi ilkelerden Kanuni devrinde uzaklaşılmaya başlandığı risalede anlatılmaktadır.” (Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri)
Anlaşılan o ki, asırlar öncesinde Sultan ile halk arasındaki bağın kopma noktasına gelmesi ve yine Sultan’ın devlet işlerine karşı ilgisini azaltması, devleti çöküntüye getiren diğer sorunların da başlangıcı olmakla beraber en önemli sorun gibi görünmektedir. Günümüzde veya gelecekte; siyasetçilerin ilk başta “sağlamaları” gereken temel prensiplerinin, halk ile bağlarını sıkı kurmaları ve devlet işlerinde takibatın yerinde yapılması gerekliliğidir. Bu durumun özellikle günümüz siyasetçileri için önemli bir örnek teşkil ettiği yadsınamaz.
Daha net ifade ile, belli bir makam ve mevkiye gelenlerden beklenilen; “oturdukları siyah ve deri kaplı koltuktan” güç almak yerine, o koltuğa “güç vermeleri” günümüzün ve gelecekteki siyasetçilerimizin temel prensibi olmalıdır. Nitekim halka hizmet için gelenlerin bir noktadan sonra kibre yenik düşmeleri, acınası bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı bizlere göstermektedir.
O koltukta oturmamasına rağmen, o makam sahibinin hemen yanı başında olan ve gerektiğinde amiyane tabirle “kraldan çok kralcı olanların” sahip oldukları konuma hızla ulaşmaları bir başka problemi doğurmaktadır. Bu vasıflara haiz siyah koltuk yanındakilerinin, bir müddet kendileri için bahsettiğimiz problemden bihaber olması ve yaşadıkları büyük hezeyanı en son fark etmeleri ise onların bulundukları noktaya nasıl çıktıklarının da bir göstergesidir! Onlar; ne kadar hızla yükselip kibir ile buluşurlarsa, bir zaman sonra aynı hızla kendilerini yerde bulurlar. Üstelik bir süre sonra çıktıkları mevkiden düşerlerken, kibirlerini yanlarında götürmeyi de ihmal edemezler. Edemezler diyorum, çünkü yüksekten aşağıya düşerlerken yanlarında insanlıklarını değil sadece kibirlerini götürmek durumunda kalırlar.
Asırlar öncesinde Padişaha sunulmuş bir risaleden konuyu nerelere getirdiğimin farkındayım. Ancak dikkat çekmek istediğim temel nokta; geçmiş-bugün ve gelecek arasındaki benzerliktir. Koçi Bey, Sultan’ın yönettiği devletin içerisindeki bozuklukları, Sultan’a bir rapor ile aktarabilecek kadar önemli bir şahsiyetti. Elbette ki, kendisinin risalesi bu kadar kısa değildi. Onun, hazırladığı raporda; devletin bozulmasının esas sebebi olarak gösterdiği konu ise; rüşvet idi.
Dikkat edilmesi gereken bir konuya değinmişsiniz hocam.