Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldiğinde boğazda demirlemiş düşman donanmasını görür ve yaveri Cevat Abbas’ın da duyacağı bir sesle: “Geldikleri gibi giderler!” demiştir. Bu tarihten altı ay sonra zihnindeki bağımsızlık düşüncesi ile Samsun’a yola çıkacak ve 1927 tarihinde Cumhurbaşkanı olarak yıllar sonra İstanbul’a gelecekti. İstanbul’a geldiğinde ise dediği gibi olmuş, geldikleri gibi gitmişlerdi. Ancak yıllar önce geldikleri zamandan tek farkı ise, gelenlerin giderken yanlarına Yunanlıları almış olmalarıydı.
14 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal, Sadrazam Damat Ferit’e Nişantaşı’ndaki evinde, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliği görevi konusunda bilgi vermiştir. Olumlu bir şekilde evden dışarı çıktığında yanına bulunan Cevat (Çobanlı) Paşa ile aralarında şu konuşma geçmiştir:
-Bir şey mi yapacaksın Kemal?
-Evet Paşam bir şey yapacağım.
-Allah muvaffak etsin.
-Mutlaka muvaffak olacağım.
Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs’ta Bandırma vapuru ile yola koyulmuş ve onun ifadesi ile; 1919 senesi Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıkmıştı. Yıllar sonra doğum günü hakkında sorulan bir soruya;
-Neden 19 Mayıs olmasın diyecekti.
Samsun yolculuğu esnasında İngilizler’in Bandırma vapurunu takip ettiği bilgisi ulaştığında, 18 Mayıs gecesinde Mustafa Kemal, vapurun Sinop limanına yaklaşılmasını istemiş ve kara yoluyla Samsun’a geçmeyi düşünmüştü. Ancak Sinop-Samsun kara yolu şartlarının elverişsiz olması nedeniyle bu düşüncesi daha riskli görülmüş ve yolculuk Sinop limanına yakın bir şekilde devam etmiştir.
Bundan tam yüz yıl önce Samsun’a atılan bu adım, bir milletin, bir devletin, bir tarihin değiştiği gün olmuştur.
Çünkü Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan yenilmiş ve bu devletler ağır şartlarda antlaşmalar imzalamak zorunda kalmışlardır. Ancak sadece tek bir devlet dayatılan antlaşmayı bağımsızlığına yönelik bir tehlike olarak görmüş ve direnişe başlamıştır. İşte bu direnişin de milli hale gelmesi 19 Mayıs’a denk düşmektedir.
Amerika’nın himayesinde kurtuluş arayanlar ile İngilizler’in himayesinde kurtuluş arayanlara karşı 19 Mayıs 1919’da Samsun’a bir vapur ile ulaşanlar, Ya İstiklal Ya Ölüm parolasından bir adım bile geri atmayanlardır.
Kısacası; 1918’de İstanbul’a, 1919’da İzmir’e gelenler, 1922 itibariyle gitmişlerdi. Bu gidiş sürecinde; İstanbul Şişli’de Anadolu hareketini planlayanlardan, İzmir’de ilk kurşunu atanlara dek, çok büyük fedakarlıklar söz konusudur. Bu fedakarlıkları anlamlandırabilmek için; Tekâlif-i Milliye Emirleri’ne göz atmak bir nebze de olsa yeterli olacaktır. Cephe savaşlarındaki fedakarlıklardan bahsetmiyorum bile…
Belki de, bir ulusun yeniden doğduğu gün olarak kabul edilen 19 Mayıs 1919 tarihi, o ulusun büyük önderinin de doğduğu gündü.
Ne mutlu ki, Türkiye Cumhuriyet; istiklaline, önderine, kahramanlarına ve şehitlerine sahip çıkmaktadır.
Hayatta en kötü şey vatansızlıktır. Ne mutlu ki bizlere böyle bir vatanı emanet eden kahramanlara sahibiz. Allah rahmet eylesin.
Bu vesileyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle andık. Unutulmasın ki Zamanında Terörist olarak ilan esilmişti ve hakkında tutuklama idam kararı çıkarılmıştı. Faşizm daima kötülüklerin anası olmuştur.. O günden bu güne değişen nedir bakmak lazım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bayramlarını, törenlerini ilçemizde çok değil az zaman öncesine kadar tamamen kaldıramayanlar sönük geçsin diye neler yapmadılar! Balık baştan kokar ve Baştan görürüz herşeyi rapor alıp Anıt kabre gitmeyenlerle törenlere katılmayanları bu millet biliyor. Birde bunların görünmeyen arka bahçeleri var her kanattan! Ama ne oldu oluyor, asla unutturamıyorlar Tc. Yi silen tüm cenah pusuda neklemeye devam ediyor hamisi kraliçe ile cia eliyle yürütülen maşalar elliyle projeleri bir bir yıkılacak. Din bezirganları ile müştemilatı her kimler varsa boğulmaya mahkumlar, Bilek güreşiyle ülkenin geleceği heba olmaya devam etmekte. Seçtiklerimiz bize hizmetle görevli önlerinde el pençe durmayalm, biat etmeyelim. Konuşalım