Alim ve arif muhterem bir hocamızın, büyüğümüzün yanında zaman zaman sohbet, muhabbet ve istişarelerde bulunmak üzere bir arada bulunuruz. Onun ilminden, fikrinden feyizlenirken, çaycı kardeşimiz sohbet ortamını adeta körüklercesine, ısıtırcasına peşi peşine çayları masamıza sıralıyor. Mevzu derin, çaylar koyu olduğunda değerli büyüğümüz kendisini mevzuya öyle kaptırır ki ortada ki çaylar adeta unutulur. Gerçi biz dinleyici ve öğrenci mesabesinde olduğumuzdan arada sohbetten kaytarırcasına çayımızı yudum yudum bitiririz. Ama onun çayı belki bir yudum bile içmeden ortamın ve sohbetin harareti yanında buz gibi kalır. Bizler, bardakları tekrar doldururken, onun çayı bazen hiç içilmeden iki tane yan yana dolu çayları duruyor. Bu da bizlere gösteriyor ki, "Sohbet şahane, kahve, çay bahane".
Kıymetli hocamız ilmii ve gönül sohbetlerine müşteri bulduğunda bizleri ve yanına gelenleri irşat ederken coşuyor, neşeleniyor, adeta gülleri açıyor, memnun oluyor. Hem bize hem kendisine lazım olan dostluk ve kardeşliğimizi perçinliyor. Birbirimize samimi ve yürekten tavırlara çok muhtaç olduğumuz aşikardır. İnsanlar, içerisinde insana hasret kalındığı, yakınlaşmaya, omuz vermeye, bir tebessüme hasretken sıcak bir ilgi, yumuşak bir söz, içten davranışlara hangimiz mest olmayız ki ? "Gelin canlar bir olalım, işi kolay kılalım" diyen şairimizin dediği gibi, şu bilgi kirliliği, ahlak kirliliği ve davranış kirliliğinin kol gezdiği, sapla samanın birbirine karıştırıldığı, at izinin it izine karıştığı, kontrolsuz ve mesnetsiz sanal alem şantaj, montaj kirliliğinin başını aldığı şu ortamda, sağlam bir kulpa yapışmak en isabetli yoldur. O sağlam kulp ise Allah'ın, kitabının ve peygamberinin yoludur. Bu yolu bulmak ve uymak da çok elzemdir. Hayat bizi yorsa da, önümüze çeşitli engeller çıksa da, çayımız, çorbamız soğusa da din, iman ve ahlak üzere yapılan irfan sofrasına ve sohbetine teveccüh ve tenezzül etmek gerekir.
Sevgili Peygamber'imizin (a.s.) "Din nasihattır" buyruğu üzere büyüklerimizi, alim ve arif şahsiyetlerimizi dinlemeli, doğru bilgiye, isabetli içtihatlara vakıf olmayı ve istifadeyi böyle sağlamalıyız. Allah diyerek aldatanları da biliyoruz. Bazen de iyilik adı altında bir ibadeti küçümseme veya reddetme durumlarını görüyoruz. Yoksa şu anlatılan ve hak gibi görünen yanlışlardan kurtulamayız. Bazen söz doğru olsa da niyet bozuktur. Mevzu şudur: "İki arkadaş bayramda telefonda konuşuyor.
-Yedi kişi bir danaya girdik siz ne yaptınız ?
-Biz de beş kişi bir insana girdik.
-Nasıl ya anlamadım?
-5 kişi bir araya geldik, uzun zamandır çalışmayan bir adamın evine gittik, faturasını ödedik, bir miktar para verdik, erzak aldık ve ona bir iş bulduk.
-Çok güzel yapmışsınız da kurban yerine geçer mi?
-Senin et dağıttığın kimseler bu kadar sevindi mi?
Mevzu böyle devam ediyor. Yani islamın zekat ve sadaka müessesesinden habersiz aymazlar, kurbanın yerine iyilik yapmayı koruyor. Evet uyanık olalım doğru bilgilenelim. Ne kurbanın ne de başka bir ibadetin yerine başka alternatif yöntem üretenleri dinlemeyelim. Doğru bilgiye doğru kimselerden ulaşalım. Çayımız soğusa da aramız soğumasın. Selam ve dua ile...