Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
Cenab-ı Allah’ın yarattığı en güzel duygulardan biri de şüphesiz umuttur. Yaradılışın özünde yer alan aşk başta olmak üzere sevgi, güven, azim, mutluluk ve özlem, umut ile doğrudan ilgilidir. Kısacası ummaktan doğan güven duygusu ya da beklenti olarak tanımlayabileceğimiz umut, insan hayatı için son derece elzemdir. Çünkü hayattan bir şey beklemeden yaşayamaz insan. Bizler sürekli hayaller kurarak, dualar ederek yaşarız. Duygularımızın da araya girmesiyle birlikte bazı hayallerimizi daha çok sever ve onlara yürekten bağlanırız. Sonra da onları gerçekleştirmek adına var gücümüzle mücadele ederiz. Gece gündüz demeden; sıcak, soğuk dinlemeden çalışırız. Her ne kadar kimi umutlar solsa da hayatın çarkı umutla döner, hüsran ile söner.
Hayatta “Her bayırın bir inişi, her inişin de bir bayırı vardır.” derler. Gerçekten de yeryüzüne baktığımızda en dümdüz görünen arazilerin bile bir müddet sonra bir yokuşa çıktığına şahit olmaktayız. İşte değerli okuyucularım, insanoğlu olarak yaşam sürecinde bizler de bazen türlü zorluk ve sıkıntılarla karşılaşmaktayız. Dünya tarihine baktığımızda kimi zaman kazandığı milyonlarca parasını kaybetmiş; sonra da “Sağlık olsun.” deyip de tekrar kaybettiği paraları kazanmış. Bu sefer de sağlığını yitirmiş insanlar görebilmekteyiz. Hatta sonra kaybettiği sağlığını da geri kazanabilmiş insanlar da vardır. Mesela, devası en zor bulunan hastalık kanseri düşündüğümüzde doktorlar en kuvvetli ilacın moral olduğunu söyler. İşte o moralin çarkı da umut ile döner, hüsran ile söner.
İnsanları bu dünyada türlü meşgalelerle yaşatan ve hayatı bizlere çekilir kılan umut, milletlerin hayatında da çok mühim rol oynar. Bunun en kuvvetli delili de şüphesiz Türk milletidir. Ezelden beridir hür yaşamış Türk milleti olarak İstiklal Marşımız baştan sona dek umut kokar. Çünkü evvela “Korkma!” diyerek başlar. Ve umuda çıkan yol da evvela korkmamak ile başlar. Bu bağlamda Milli Mücadele döneminde fakruzaruretten bitap düşmüş Türk milletini tekrar şahlandıran kuvvet umuttur. Velev ki: “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” deyip eli ağayı Türk milleti olan bir devlete beyin olan Mustafa Kemal’dir. Marifet, umuda giden yolda onun izinden gidebilmektir.
Şimdi sizden muhayyilenizde her yerin bataklıklar halinde bulunduğu bir ülke düşünmenizi istiyorum. Öyle bir ülke düşünün ki üzerinde doğru dürüst ot yaprak bile bitmeyen, her türlü hastalığın etrafı kolaçan ettiği, yıllarca başka bir devletin himayesinde yaşamış fakir bir ülke olsun. Sonra gün gelsin o ülkenin milleti yüksek bir ülküyle, genci yaşlısı seferber olsun. Birlik ve beraberlik içerisinde bu duruma bir son versin. O bataklıkları tek tek verimli topraklarla doldursun. Kıraç topraklarındaki taşları da elleriyle tek tek ayıklasın. Toprakları beyaz zambaklarla dolsun. Boyunduruktan kurtulsun. Eğitimde, ekonomide, sağlıkta, kültürde ve sanatta dünyaya damgasını vursun. “Bu mümkün müdür ?” diyeceksiniz. Evet, umut olunca mümkün de oluyor tabi. Üstelik o devletin adı da Finlandiya’dır. Üstelik bizim Milli Mücadele verdiğimiz yıllarda onlar da aynı kaderi yaşamıştır. Üstelik onların da kahramanlık mücadelesi Grigory Petrov adında bir yazar tarafından “Beyaz Zambaklar Ülkesi” adıyla kitaplaştırılmış. Baştan sona kadar umut kokan bu kitap, neredeyse tüm dünya dillerine tercüme edilmiştir. Gün gelmiş bu kitap, okumaya düşkün Mustafa Kemal Atatürk’ün eline geçmiş. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasında kendisine çok büyük bir ilham kaynağı olmuştur. Hatta Cumhuriyet dönemi okullarının müfredatına zorunlu ders kitabı olarak da girmiş. Umut dolu yarınlarla buluşmuştur. Siz değerli okuyucularımın da bu kitabı en kısa zamanda edinip okumanızı diliyorum.
Kısaca toparlamak gerekirse umut, hayatta başardığımız değil, başarmayı istediğimiz en uzak hedeftir. Herhangi bir işte defalarca yaşadığımız başarısızlıkların ardından kulağımıza “Tekrar dene, asla pes etme!” diyerek fısıldayan kuvvettir. Türk milletinin İstiklal Marşı’dır. Bir ülkenin bataklıklarında biten beyaz zambaklarıdır. Çaresizliğin devası, hastalığın dermanıdır. Her sıkıntıyı feraha, güçlükleri kolaya erdirendir. Kimi zaman aşktır, özlemdir. Belki de hiç gelmeyecek bir sevgiliyi, her gün gelecekmişçesine beklemektir. Kimi zaman da bir mazlumun ahıdır. Çıkar aheste aheste. Her kışın ardından gelen bir ilkbahardır. İnsanı sonsuzluğa erdiren gönül ferahlığı, Nirvana’dır. Baki kalan gök kubbede bir hoş sedadır. Karanlığın ardından doğan güneştir. En nihayetinde umut, her şeyi yaratan Cenab-ı Mevla’dır. En ihtiyacımız olandır. Mevla görelim neyler, ne eylerse güzel eyler. Umut ile kalın. İnşallah hep beraber umut dolu yarınlara…
Akçabük, Ocak: 2017
Hayırlı ugurlu olsun başkan