Benim çocukluğumda, evde kalmak diye bir tabir vardı. Hatta gençliğimde ve sonrasında da vardı. On sekiz yaşına gelmiş, henüz evlenmemiş genç kızlara evde kalmış deniyordu. Şaka gibi. Gencecik kızlara bu etiketi takanlar da, çoğunlukla hemcinsi olan kadınlardı. Çoğu genç kız, sırf bu cümle kendisine söylenmesin diye, bir an önce evlenmeyi diliyordu. Ben bu cümlenin lugattan, bu bakış açısının zihinlerden kalktığını sanıyordum. Uzayda mı yaşıyorum ne? O zamandan, bu zamana çok yol kat ettik, çok şey değişti. Fakat bazı şeyler hiç değişmedi.
Genç bir danışanımın, yaşam hikayesinin ayrıntılarında bu konu açıldı. Önce sandım ki, milattan öncesinden bahsediyor. Hayır, konu şimdiki zamanda geçiyordu. Gülmemek için kendimi zorlamadım. Çünkü bu duruma gülmemek elde değildi. Demek bazı zihinler, hala milattan önceki çağda yaşıyorlardı. Evde kalmak ne demek, önce bunu anlamak lazım… Bir genç kızın evliliği değil, kendi hayatına sahip çıkması mıydı evde kalmak? Daha okulu bitmemiş, mesleğini eline almamış, henüz kendisi çocukken! Hatta henüz kendi ayakları üzerinde duramazken, evliliği düşünmemesi miydi evde kalmak? Hayatta, şu soruyu çok önemsemek lazım diye düşünüyorum. Kime göre, neye göre, hangi duruma ve koşula göre? Bana göre, gençler kendi hayatlarına sahip çıkıyorlar. Kendi hayatlarının seçimleri kendi ellerinde ve bu harika bir gelişme. Kendi şahsıma buna seviniyor, gençlerimizle gurur duyuyorum. Kadın veya erkek, ilk önce kendi ideallerini gerçekleştirmeliler. Gençliklerini yaşamalı, kendi yaşam sorumluluklarını alıp, kendi ayakları üzerinde durmalılar. Evlilik ancak ondan sonra olmalı. Bunun, bir de gençler için ruhen ve tecrübe açısından olgunluğu gerekmekte. Neticede bir ömür birlikte yaşayacağı, aile kuracağı kişiyi seçiyorlar. Acele ve yanlış kararlarda, yol yorucu olduğu gibi, yanlış hesap Bağdat’tan döner. Aile müessesesi ciddi bir meseledir, öylesine, sırf evlenmek için evlenilmez, evlenilmemeli. Fakat bu cümleyi kuran kişiye göre, o genç kızımız (kime söyleniyorsa o) evde kalmış oluyor. Bu ne yaman çelişki böyle!
Benim çocukluğum ve gençliğimde, yani milattan önce insanlar daha insaflıymış. Okuyan genç kızlara bu etiket yapılmazdı. Şimdilerde okuyan, okumayan fark etmiyor sanki. Tabi bunu belli, başlı örnekler sebebiyle genelleyemem, haksızlık etmiş olurum.
Bu cümle yüzünden gençler içine kapanıyor, bunu söyleyen kişilerden içten içe nefret ediyor ve uzaklaşıyorlar. Hem söyleyen, hem de söylenen kişi için kayıp oluyor. Kendilerini yakınlarından, hatta toplumdan soyutluyorlar. Neden? Kötü veya yanlış bir şey mi yapıyorlar? Hayır, yanlış olan bu söylemler, bu çağ dışı düşünceler. Fakat onlar halen evlenmedikleri için, toplumun bakış açısını da bildikleri için içlerine kaçıyor, saklanıyorlar. Yargılamak, etiketlemek ne kadar kolay, dilin de kemiği yok! Oysa bir gencin ruhunda açılan yaradan, hiç kimsenin haberi olmuyor. O genç, iç dünyasındaki hasarlarla baş başa kalıp, içsel savaşında yalnız mücadele veriyor. Söyleyen, söyleyip geçti ve gitti. Söylenen içinse, her şey yeni başlıyor.
Bırakılsın, kim ne zaman evlenmek istiyorsa o zaman evlensin. Bırakılsın, kendileri olgunlaşınca çocuk yapsınlar. Henüz kendileri çocukken değil. Bırakılsın, insanların yaptıkları seçimlere dil uzatılması. Seçmemekte bir seçimdir. Bırakılsın, başkalarının çocuklarının hayatlarıyla gereksiz ilgilenmeler. Herkesin kendi birinci derece yakını var, onlar durumun nedenini, niçin olduğunu biliyordur. Başkalarının hayatlarına gereksiz müdahale etmek bırakılsın, onun yerine enerjileri, kendi çocuklarına ve kendi hayatlarına odaklansın.
Ayrıca, bir kadın elli yaşına gelmiş ve evlenmemiş olabilir. Evlenmek istememiştir, olamaz mı, böyle bir seçim yapma hakkı yok mu? İlla evlenilecek diye bir kanun mu var? Evliliği mantıklı bulmuyor olabilir. Yalnızlığı seviyor olabilir. Anne olmak istemiyor olabilir. Onun hayatı, bunu seçmeye hakkı yok mu? Yani, kişinin evliliği seçmeme hakkı yok mudur? Geçmişinde acı bir tecrübe yaşamış, erkeklerden nefret etmiş olabilir. Anne, babası erkekleri öcü gibi göstermiş, o yüzden evliliği istese de, bir türlü evlenemiyor olabilir. Anne, baba ayrılmış fakat bu süreci iyi yönetemeyerek, çocuklarında travmaya sebep olmuş olabilirler. Böylece henüz çocukken evliliğin kötü bir şey olduğunu düşünerek, kendisini evliliğe kapatmış olabilir. Tecavüz, taciz, ensest gibi çok ağır bir tecrübe yaşamış, erkeklerden iğreniyor, hatta korkuyor olabilir. Ayrıca, kader diye bir şey var. O kişinin yazgısında evlilik olmayabilir. O kişi, bir başkasının sınavı olabilir. Çeşitliliğin içinde, onun rolü de bekar bir ömür olabilir. Kim bilebilir ki, öyle değil mi? Daha pek çok örnek sıralanabilir. Olabilir de, olabilir… Bilmediğimiz, aklımıza gelmeyecek pek çok neden olabilir. Düşün, taşın demiş atalarımız. Düşünmeden taşınmayalım. Bir insanın hikayesini bilmeden, onu yargılamak, etiketlemek ne kadar da kolay değil mi? Oysa o insanın iç dünyasından bihaberiz. Neyi, neden yaşadığını kişi ancak kendisi bilebilir. Bu nedenle insanların yaşamına hüküm vermek, onları etiketlemek hiç de doğru bir davranış değildir. Ayrıca; okul biter, bitmez, askerden döner, dönmez, iş hayatına başlar, başlamaz evliliğe sıra gelir, değil mi? Öyle bir sıralama yok, o sıralama milattan önceki çağda kaldı. İnsanın kendisiyle kalmaya da ihtiyacı vardır. Hayata atıldığı yerle, evliliğin arasında, kendisiyle kalacağı bir zaman dilimi olursa eğer, evlilik hayatının daha sağlıklı temellerle atılacağı kanaatindeyim. Üzerlerindeki evlilik baskısı nedeniyle gençler strese giriyor, sağlıklı seçim yapamayabiliyorlar. Zaten kişi kendisi için en doğru zamanı, yine kendisi biliyordur. Bu paragrafta yazdığım örnekler, hatta daha fazlası, ileriki yaşlarda soluğu ya psikolglarda, ya da benim gibi danışmanların yanında alıyorlar. Çünkü bir türlü iyileşmeyen yaralarını iyileştirmek için çare arıyorlar. Daha doğrusu, kaybetmiş oldukları kendilerini arıyorlar.
Gençlerimiz de bu tür söylemlere üzülmesinler. Onların dünyası o kadar. Onlar sizin düşlediğiniz dünyayı rüyalarında bile göremezler. Her şeyden önce, kuşak farkı diye bir gerçek var ve bu her dönemde olacak bir şey, bundan kaçış yok. Hem elalemin ağzı torba değil ki büzelim, öyle değil mi? Kimin ne dediğinin önemi yok, siz kendi hayatınıza, kendi yolunuza, kendi yarınlarınıza sahip çıkın. Kulaklarınıza gerektiğinde pamuk tıkayın. Size fayda sağlayan öğütlerde pamuğun birini açın ki, öğüdün katkısı içeride kalsın. Sizin yolunuza taş koyan söylemlerde ise iki kulağınıza da pamuğu tıkayın, içeri bile giremesin o yıkıcı düşünceler. Varın gidin kendi yolunuza, bu sizin hayatınız. Doğruyu, yanlışı, iyiyi, kötüyü, kendiniz için en iyi kararın ne olduğunu bilecek yaştasınız. Sahip çıkın kendi yaşamınıza, kendi kararlarınıza. Yolunuz açık ve aydınlık olsun.
Bu arada, neredeyse bir buçuk yıldır, çoğumuz evde kaldık. İş hayatı dahil, her şeyi eve sığdırıyoruz. Bu süreci, çok şükür başımıza huni takmadan ve sağlıklı olarak geçirdik çoğumuz. Kendimizi tebrik etmeliyiz. Sahi, bu durumda, kadını, erkeği, hepimiz evde kaldık, eyvah ne yapacağız şimdi?
İlçemizde farkındalık oluşturulması gereken en güzel konulardan biri. Anne olmak istemeyebilir demişsiniz 6. paragrafta. Bu konu birkaç fikir beyan etmek isterim. Farkındalık oluşturulması gerekilen bir diğer konu da kadınların evlendiklerinde çocuk yapmaya zorunlu olmadığı. Yani evlenmek=anne olmak algısının yıkılması. Yeni evlenen bireye çocuk ne zaman sorusunun sorulmaması. Yani çocuk yapmanın çok ehemmiyetli bir iş olduğu ve bunun kararının sadece anne ve babaya bırakılması gerektiği ve uygulandığı bir dünyada yaşamak dileğimle. Teşekkürler. Ellerinize sağlık.
Beyhan hanım önemli bir konuyu kaleme almışsınız. Gençlerimiz ve aileleri bu konudan ciddi anlamda rahatsızlık duyuyor.Yargılamadan yorumlamadan,, yemeden, sorgulamadan sevgiyle yaşanacak hayatlar seçmeli insan.
Teşekkür ediyorum hocam. Maalesef öyle, umarım el birliğiyle yeni bir bilinç sağlayabiliriz. Saygı ve sevgilerimle. Not: Beğendim yerine, yanlışlıkla beğenmedim bölümüne dokunmuşum. Geri de alamıyorum. ????????
Yine harika bir yazıyla karşı karşıyayım..Toplumsal bir yaraya parmak basmışsınız..Bu elalemin ne düşünecegi takıntısı bizleri yıllardır yedi bitirdi zaten..Kalan benliğimizle de durumu toparlamaya çalışıyoruz bi çoğumuz ..Başarılar Beyhan hanım ????
Teşekkür ediyorum. Her şey farkında olmakla, bilinenin dışında bir gözle bakmakla başlıyor. Elimden geldiğince farkındalık oluşturmaya çalışıyorum. Sağ olun.