Düşüncelerin hayatımızdaki yeri, önemi ve etkisi çok büyüktür. Düşündüğümüz ve söylediğimiz her şey hücrede kayıt altına alınıyor. Tüm hücreler bu bilgiyi/ bilgileri an da birbirine iletiyor, böylece düşünce ve söylemlerin oluşumu için hareket başlıyor. Bu kayıt ve bilginin hücreler arasında taşıması an da oluyor. Böylece düşünce ve söylemlerin oluşumu için hareket başlıyor. O yüzden, düşünce ve söylemler, özellikle dua ve dilekler özenle seçilmelidir.
Kararsız olunan durumlarda beklemek gerekir. Süreci duruma verilen anlam belirler ve verilen anlama göre süreç kısa veya uzun sürer. Çatışma olan konularda/durumlarda beklenmelidir. Bu süreçte düşünceler pişer, olgunlaşır, netleşir. Acele etmeden, sakince beklenmelidir. Bu dönem aslında en doğru ve en sağlıklı kararı almak için kişiye bahşedilmiş bir süreçtir. Çelişen, çatışan, kararsız olunan düşünceler, kişi henüz o konuda pişmediği için olur. Düşünceler çatışırken bu çatışmayı reddetmeden, inkar veya isyan etmeden, düşünceler sadece izlenerek sabırla beklenmelidir. Böylesi çatışma yaşanan durumlarda üzüntü, acı, karmaşa doğar ve zihinsel, duygusal, ruhsal denge bozulur. Hatta bu denge şaşması, bedene yansıyarak fiziksel sağlığı da olumsuz olarak etkilemektedir. Böylesi bir arafı yaşayan kişiye/kişilere üzülme, acı çekme diyemem, nihayetinde onlar da duygudur, gelir ve gider, kişi buna engel olamaz. Çünkü duyguların insan yaşamındaki rolü çok büyüktür. Duygular gelir, engel olamayız. Bu süreçte ham olan ve çıkış yolu arayan ama bulamayan düşünce, bu girdaptan çıkmak için bir yol aramaktadır. Kişinin zihni, adeta zehirlenmiş gibi acı içinde kıvranmaktadır. Bu acı kişinin tüm organlarına, tüm hücrelerine kadar işler. Çatışma zaten yol bulamamaktan, seçimsiz kalmaktan veya seçim yapamamaktan/seçememekten doğar. Süreç konunun önem büyüklüğüne ve kişinin konuya tutunmasının şiddetine göre değişir. Kişi duruma tutundukça süreç uzar, gider. Düşünceyi serbest bırakmak gerekir fakat böyle süreçlerde düşüncenin esareti öyle güçlüdür ki, bu pek mümkün olmaz.
Eğer böyle bir sürecin içine girilmişse, bir söze, bir duruma/olaya vs tutunma varsa, bir seçim yapılamıyor veya bırakılamıyorsa ‘’Bilmiyorum’’ demek, en iç açıcı yoldur. Zihnin içinde oradan oraya savrularak koşturan, başa çıkılamayan düşünceler varsa eğer, her sorgulamanın sonunda yine; ‘’Bilmiyorum’’ demek en sağlıklı çözümü beraberinde getirecektir. Çünkü zihin dar alanda çalışır, kendini sınırlar. Böylece yeni fikirler, yeni düşünceler, yeni seçeneklere açılım yapamaz. Hep bilinen teorileri kurgular, tekrar eder, bilinmeyen yeniye açılamaz. Çünkü zihnin öğrendiği/bildiği budur, daha farklısını bilmez ve bilmediğini de yapamaz. O yüzden kişinin kendi zihnini eğitmesi çok önemlidir. ‘’Bilmiyorum’’ içinde bilinmeyenleri barındırır. Böylece zihinde bilinmeyen yeni yollar açılır. Tüm düşünceler, tüm söylemler, tüm yaşam zihinde ve hücrelerde kayıt altına alınmıştır. İnsan unutur ama hücreler unutmaz. Kişi bir şey yaşar ve sonrasında ‘’Ben böyle olsun istemedim’’ der. Bunun sebebi ise, unutulan geçmiş bir bilginin kaydının sonucunu yaşıyor olmasıdır.
O yüzden, özellikle böylesi sıkıntılı süreçlerde ‘’Bilmiyorum’’ demek en iyi seçenektir. Çünkü bizim bilmediğimiz olasılıkları hücrelerimiz bilirler. Kişi dara düşüp, aynı yerde dönüp durduğu için, yeni ve farklı olasılıklara/seçeneklere açılamaz. Çünkü düşüncelerini serbest bırakamaz, böylece dar bir alanda sıkışarak, seçeneksiz kalır. Böylesi kararsız, çatışma dolu süreçlerde ‘’Bilmiyorum’’ demek bilinmeyen yeniyi açığa çıkarır. Bilinmeyen yeniye biz; aklımız, zekamız, tecrübelerimizle ulaşamayız çünkü onlar eskidir, eskimiştir. Bilinmeyen ise, daha önce bildiğimiz bir şey değildir çünkü yenidir, yeni ve farklı olandır.
Bugünkü düşünceler, yarınların temelini atmaktadır. O yüzden, özellikle sıkışılan dönemlerdeki dilek ve dualara dikkat edilmelidir. Yarınlar şimdinin içinde inşa ediliyor. Düşünceler zihnin içinde sıkıştığında ‘’Bilmiyorum’’ demek, zihinde boş bir alan oluşmasını sağlar. Böylece yeni olan bilinmeyen, zihinde boşluk oluştuğunda ve zihin gerçekten doyumlu bir nefes aldığında gelir. İzin verin ve kabul edin, bilinmeyen, yeni olan hayatınıza gelsin. Böylece zihin, sınırlı/sonlu olasılıklardan, bilinmeyen sonsuz olasılıklara doğru yelken açar. Zihinsel teslimiyet budur.
Çok doğru beyhancım. Okudum gayet güzel bir yazı insan kendi hayatı olumlu yada olumsuz düşünceler doğrultusunda yönlendirebiyor.
Teşekkür ediyorum Şükran Hanım.